Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2019 günü gerçekleşen yerel seçimlerde resmi olarak 13 bini aşkın oy farkıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş ve 17 Nisan 2019 günü mazbatasını alarak görevine başlamıştır.

Ancak, bu seçimde Ekrem İmamoğlu’nun mensup olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin en önemli rakibi olan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından seçim sonuçlarına itirazda bulunulmuştur.

Anılan dönemde Ak Parti ve MHP yetkilileri seçimin iptal edilmesi gerektiğine dair çok sayıda demeç vermişlerdir.

Örneğin 4 Mayıs 2019 günü, yani YSK kararından iki gün önce MÜSİAD’ın 25. Olağan Kongresinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Ortada bir şaibe var, yolsuzluk var. Her şey açık net ortada. Seçimlerin yenilenmesi YSK’yi de aklayacaktır.”,

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin “İl Başkanları ve Belediye Başkanları Toplantısı’nda "YSK' nın üyeleri zillete göz yumamaz. İstanbul'daki seçimlerin tekrarı beka meselesidir. İstanbul sokakta bulunmamıştır. Türkiye düşmanlarına çalınmış oylarla hiçbir vatan köşesini veremeyiz." ve YSK' nın İstanbul itirazlarını görüşmesinden 1 gün önce ise "Parti olarak İstanbul'da seçimin yenilenmesinden yanayız.",

Seçimde hile ve şaibe olduğuna ilişkin beyanları sıkça, hatta en fazla dile getiren siyasiler arasında yer alan İçişleri Bakanı Sn. Süleyman Soylu, “Sayın Bahçeli'ye katılıyorum, seçimin tekrarlanması, tartışmaları ortadan kaldıracaktır.”,

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, “Hiçbir şey olmasa bile bir şey olmuştur… Bu işte gerçekten bir iş var. Bütün bu şaibeyi ortadan kaldıracak tek merci YSK'dır…. YSK, kararını olumlu da olumsuz da verse atacağımız adımlar var… Kim olursa olsun, isterse babamızın oğlu olsun suç duyurusunda bulunacağız.” şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır.

Tüm bunlar yargı görevini ifa etmekle görevli YSK’yı siyasi yönden ciddi anlamda etkileme ve dahi baskı altına alma girişimi niteliğindedir. Nitekim seçimin yenilenmesinin aynı zarftaki üç pusuladan sadece birine dönük olması, karşılaşılan baskının göstergesidir.

Ekrem İmamoğlu ise, süreçle ilgili olarak “…İstanbul’un zarar etmemesini, İstanbullunun zarara uğramamasını, dünyaya rezil olmamamızı istiyoruz. YSK’nın bugün yarın, bu devletin bu güzel aklına, devletin ve milletin 145 yıllık demokrasisine zarar vermeyecek, sağduyulu, aklıselim, hukuka dayalı bir kararı vereceğine inanıyorum.” diyerek hukuka duyduğu güveni, YSK’ya saygısını net bir şekilde ifade etmiştir.

Yapılan itirazı değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu, 6 Mayıs 2019 tarihinde, dört üyenin muhalefet oyu ve çoğunluk kararıyla Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline, 23 Haziran 2019 tarihinde seçimin yenilenmesine karar vermiş; iptal nedeni olarak sandık kurullarının oluşumundaki kanuna aykırılık hali gösterilmiştir.

Karara muhalif dört üye tarafından; sandık kurullarının itiraz olmaksızın aylar önce kesinleştiği, oluşan durumun tam kanunsuzluk halini yansıtmadığı, bazı sandık kurullarındaki oluşumun kanuna aykırı olsa bile seçim sonuçlarına ne denli etki ettiğine dair hiçbir somut kanıt bulunmadığı belirtilmiştir.

Pusulası aynı zarfa atılan ilçe belediye başkanlığı, büyükşehir belediye meclisi ve muhtarlık seçimlerinin iptal edilmeyerek İstanbul' daki dört seçim türünden yalnızca Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptal edilmesi kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştır.

23 Haziran 2019’da yinelenen seçimleri, bu kez 805 bin oy farkla yine İmamoğlu kazanmıştır.

İfade etmek gerekir ki, YSK tarafından 2019 yılında İstanbul seçimlerinin iptaline yönelik verdiği tartışmalı kararından, 2024 yılında yapılan Mahalli İdareler Seçiminde dönmüştür.

1) OLAY

30.10.2019 tarihinde Başkanımız Avrupa Konseyinde 31 Mart Seçimleri ve bu seçimlerin iktidar tarafından iptal ettirilmesiyle ile ilgili açıklamalarda bulunmuştur:

“31 Mart’ta oylara sandıklara ve demokrasiye 16 milyon İstanbulluyla birlikte hep birlikte sahip çıktık. Günlerce sandıkların başında nöbet tutup, iktidar manipülasyonla kazanamadığı seçimi, seçimleri yönetmekle yetkili olan Yüksek Seçim Kurulunun kararıyla iptal ettirerek kazanmak istemiştir. Ama iktidarın tüm gücüne rağmen yurttaşlarımızın güçlü iradesi 23 Haziran gecesi bir kez daha ve çok daha gür ve güçlü bir sesle demokrasiden yana olmuştur.”

04.11.2019 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu’nun Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu ziyaretindeki konuşması hakkında “ahmak” ithamını içeren şu açıklamalarda bulunmuştur:

Bugün terörizmden yargılanan aynı zamanda terörist olmaktan ceza alanları bu ülkenin selameti ve o beldenin selameti için görevden aldığımızda Avrupa Parlamentosuna gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek, bu iş o kadar bedava değil, yazıklar olsun, bu milletin sana okuttuğu okula yazıklar olsun, bu milletin sana verdiği emeğe yazıklar olsun.

04.11.2019 tarihinde Ekrem İmamoğlu basına yaptığı bir açıklama esnasında muhabirin Süleyman Soylu’nun ithamıyla ilgili sorusu üzerine, Ekrem İmamoğlu bu soruya aşağıdaki yanıtı vermiş, bu yanıt suç duyurusuna konu edilmiştir.

Muhabir:Efendim son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir açıklaması oldu bir yandan kayyum atamaları da devam ederken sizin Strazburg’da yaptığınız Avrupa Parlamentosu’nda yaptığınız konuşmayı eleştirdi ama cümleleri tırnak içinde onun sözleri ile aktaracağım: “Avrupa Parlamentosuna gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa sesleniyorum sana yazıklar olsun, bu milletin sana verdiğini kursağından geçirenlere yazıklar olsun, bunun hesabını soracağı” Eee ki ahmak buradaki sözcüğü de çok tartışmalı

Ekrem İmamoğlu: Yani ben lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adama bakarım adam mı diye derim yani önce bunu söyleyeyim üzücü, biraz tabi seviyesine inmeyeceğim bir alan bu, çünkü bu seviyesine defalarca inmediğimi ve inmeyeceğimi seçim sürecinde dile getirmiştim ve bu seviye noktasında söyledikleri, yaptıkları da zaten belli, o tarafına çok girmek istemiyorum ama oraya bir cümle yapmak isterim, 31 Martta seçimi iptal edenler ve dünyada Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında o olan şeyleri biten şeyleri baktığımızda tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce ona bir odaklansın ama çok tabii benim inmeyeceğim seviyede, yine ben onu devlet adamlığı yapmaya davet ediyorum, yeter bıktım artık davet ede ede, o da bir karşılık bulmadı, birincisi ben Strazburg’da Türkiye’yi nasıl anlattığımı çok iyi biliyorum tamamı YouTube’da var, bir iki kelimeyi bilgi edinip bunu söyleme sadece işte böyle araştırmadan lafını bilmeden bu günü söylediğini yarın unutan kişiler ancak bunu yapabilir, 6-7 sene önce birini övüp bugün ona karşı tehdit savuranlar anca böyle hatalar yapabilir, ben o seviyeyi bilmiyorum ama ben Strazburg’da memleketimi gayet iyi savundum, onların söyleyemeyeceği, yapamayacağı derinlikte ve şiddetle mülteci konusunda sığınmacı konusunda Avrupa’nın Türkiye’yi nasıl yalnız bıraktığını anlattım, aynı zamanda buraya gelip raportör olarak çalışan heyete hükümetin izin vermesi konusunun önemli olduğunu ve konuda hükümete teşekkür ettim, birçok içeriği var, ben orada gerekli şeyleri tek tek sıraladım, bu konuda benim milliyetçiliğimi, benim milli duygularımı eleştirecek veya bunları böyle seviyelendirecek makamını bir kenara koyuyorum öyle bir Allah’ın kulu yok, ben kimseyi sorgulamayacağım gibi o da sorgulayamaz, zaten Allah’a havale ediyorum onu çok haddini bilen bir tavrı olmadığı için Allah’a havale ediyorum ama ben orada memleketim ile ilgili çok değerli çok güzel tespitler yaparak, savunmamı da yaparak Avrupa’yı sorumluluğa da davet ederek cümleler kurdum, üzücü, bir İçişleri Bakanına yakışmadı.

15.11.2019 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı Seçim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Ekrem İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Suç duyurusunun gerekçeleri şu şekildedir:

“31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin, Kurulumuzca 6 Mayıs 2019 tarihinde verilen kararla iptal edilmesi sonrasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçiminin iptaline ilişkin olarak 4 Kasım 2019 Pazartesi günü ‘31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere, baktığımızda, tam da bu işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır…’ şeklinde ifadeleri ile Kurul üyelerine hakaret içeren beyanda bulunmuştur. Bu itibarla; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 4 Kasım 2019 tarihindeki beyanlarıyla ilgili gereğinin takdir ve ifası talep olunur.”

2) DAVA

27.05.2021 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/22456 numaralı iddianamesi düzenlenerek, “Kurul Halinde Çalışan Kamu Görevlilerine Karşı Görevlerinden Dolayı Alenen Hakaret Suçu” atılı suç olarak belirtilmiş hapis cezası ve siyasi yasak içeren hak mahrumiyeti talep edilmiştir. İddianamede, sevk maddeleri Türk Ceza Kanunu’nun 125/2-1, 125/3-a, 4,5, 43/2, 53 olarak gösterilmiştir.

Soruşturma, 15.11.2019 tarihinde başlatılmışsa da dosya hiçbir soruşturma işlemi yapılmaksızın yaklaşık 1,5 yıl Savcılıkta beklemiştir. Bu husus şu bağlamda anlam ifade etmektedir, Mahkeme aşamasındaki kovuşturmanın genişletilmesi talebinin reddi gerekçesi, davaya konu eylemin tek bir söz olması, sözün basın önünde söylenmesi, video kayıtlarının olması olarak belirtilmiştir. Soruşturma aşamasında da aynı belirlilik var iken o halde soruşturmanın 1,5 yıl sürmesi olağan dışı olarak yorumlanmaktadır.

28.05.2021 tarihinde iddianame kabul edilerek, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır.

Yargılama sürecinde, hakaret iddiasının mağduru olarak gösterilen Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve bir kısım üyeleri, kişisel herhangi bir şikayetlerinin ve mağduriyetlerinin olmadığı ve iptal kararına katılmadıkları gerekçesiyle şikayetçi olmadıkların belirtmişlerdir.

01.06.2021 tarihinde YSK Üyesi Sadi Güven, seçimin iptali noktasında oy kullanmadığı için davaya katılma talebinin olmadığına ilişkin dilekçe vermiştir.

01.07.2021 tarihinde YSK Üyesi Kürşat Hamurcu iddianamede mağdur olarak gösterilmiş olmasına rağmen kişisel herhangi bir şikayetinin bulunmadığına ve katılma talebinin olmadığına ilişkin dilekçe vermiştir.

27.10.2021 tarihinde YSK Üyesi Cengiz Topaktaş seçimin iptali noktasında oy kullanmadığı için davaya katılma talebinin olmadığına ilişkin dilekçe vermiştir.

01.06.2022 tarihinde yargılamayı yapan Hakim Hüseyin Zengin’in görev yeri değiştirilerek Samsun’a gönderildi. Yerine aynı adliyeden mahkûmiyet kararını veren Hakim Mehdi Koşul getirilmişti. Bu görev yeri değişikliği, Hakim ve Savcılar Kanunu ve Yönetmeliğine aykırı bir değişiklikti.

Bu yer değişikliği olağandışıdır. Görev yeri değiştirilen Hüseyin Zengin, İstanbul’da, sadece bir yıldır görev yapıyordu. Zira İstanbul, yargı atamalarında birinci bölge olarak tanımlanmakta olup, birinci bölge atamalarında görev süresi de 8 yıldır. Görev süresi dolmadan yer değişikliği yapılmasının şartları, Hakimler ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 7. Maddesinde sıralanmış olup, hiçbir şart Hakim Hüseyin Zengin için geçerli değildi. Nitekim Hakim Hüseyin Zengin de bu yer değişikliği kararına karşı Hakimler Savcılar Kuruluna itirazda bulunmuştur.

İlerleyen aşamalarda, birçok basın kuruluşunda Hakim Hüseyin Zengin’in yakın çevresine Ekrem İmamoğlu hakkında beraat kararı vereceğini dile getirmesinden dolayı görev yeri değiştirildiğine dair beyanlarda bulunduğu iddia edilmiştir. Hakim Hüseyin Zengin bu haberlerin hiçbirini yalanlamamakla birlikte, Ekrem İmamoğlu avukatlarının bu haberler doğrultusunda Hakimler Savcılar Kuruluna konuyla alakalı inceleme başlatılması için başvuruda bulunmuşsa da bu inceleme başvurusu gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiştir.

Yargılama sürecinde ait olduğu disiplin içerisinde ulusal ve uluslararası çalışmaları bulunan akademisyenler uzman görüşü sunarak ceza verilmesinin hukuka aykırı olacağı görüş ve kanaat açıklamışlardır. Bu uzman görüşleri, gerek dil bilimi bağlamında İmamoğlu’nun sözünün muhatabının YSK üyelerinin değil Soylu olduğuna dair akademik görüşler verdiği gibi gerek ise ceza hukuku bağlamında yerel mevzuat, karşılaştırmalı hukuk ve Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında içtihat oluşturan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uyarınca kullanılan ifadenin suç teşkil etmediği ortaya konmuştur.

14.12.2022 tarihinde Mahkemenin 8. Celsesinde savcılık esas hakkındaki mütalaasını açıklayarak, iddianamedeki cezalandırma talebini tekrarlamıştır. Mahkeme tarafından savunma tarafına makul savunma süre verilmeksizin, savunma için aynı gün öğleden sonra davanın 9. Celsesi açılarak Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak içeren hak mahrumiyeti kararı verilmiştir.

Kamuoyunda geniş kitlelerce esas hakkında savunma için süre verilmemesinin nedeni olarak, 14 Mayıs 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçim Takviminin çok yakın olması ve Sayın İmamoğlu’nun muhtemel adaylığının engellenmesi olarak dile getirilmiştir.

04.01.2023 tarihinde Ekrem İmamoğlu avukatları tarafından cezanın kaldırılması ve beraat verilmesi talebiyle istinaf başvurmuştur.

25.08.2023 tarihinde istinaf incelemesini yapan Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi Heyetinde, Mahkeme başkanı ve üye hakim değişikliği yapılarak, heyet çoğunluğu değiştirilmiştir.

03.09.2024 tarihinde Ekrem İmamoğlu avukatları, mahkumiyet hükmü olan Kamu Görevlilerine Hakaret Suçu (TCK 125/3-a ve 5. Maddesinin) Anayasa’ya aykırılığıyla iddiası ve kanun maddesinin iptali talebiyle somut norm denetimi başvurusunda bulunmuştur.

Aykırılık iddiasının dayanağı uluslararası kuruluşlar, karşılaştırılmalı hukuk, doktrin ve yargı içtihatları oluşturmaktadır. Öyle ki, bütün dünya ve hatta Afrika’da dahil kamu görevlisine hakareti ceza yasalarından suç olmaktan çıkarmıştır. Hakaretin cezai yaptırımının dahi kaldırılması tartışılırken kamu görevlisine hakaret artık terkedilen bir görüştür. Bu tartışmalar iki temelde yürümektedir. Birincisi, kamu görevlisinin namus ve şerefinin normal bir vatandaşın namus ve şerefinden üstün kılan değer nedir? İkincisi ise, devletlerin kamu görevlisine hakareti oto-sansür ve siyasi baskı olarak kullandığına dair eğilimdir.

Kamuoyunda Ekrem İmamoğlu avukatlarının Anayasa Mahkemesine gönderilmek üzere yapmış olduğu başvurusunun tartışılmaya başlanması üzerine, Türkiye’de aynı hüküm ile yapılan bir yargılamada Mahkeme hakimi re’sen kamu görevlilerine hakaret suçunun Anayasa’ya aykırı olduğunu değerlendirerek aynı başvuruyu yapmıştır.

Yargılama halen istinaf incelemesindedir.

İstinaf incelemesinde Mahkeme, Ekrem İmamoğlu’nun talebini kabul ederek hakkında verilen cezayı kaldırabileceği gibi cezayı süre bakımından azaltabilir. Eğer cezayı 2 yıl ve altı bir süreye kadar azaltırsa, hükmün açıklanmasının ertelenmesi şeklinde de sonuçları yönünden erteleyici olan bir karar da verebilir. Bunun haricinde başvuruyu tüm yönleriyle reddedebilir.

Reddi olması halinde, temyiz talebiyle dosya Yargıtay’a gönderilecektir. Yargıtay kararı verinceye kadar verilen hüküm kesinleşmez.

Yargılamadaki Usule ve Esasa Dair Aykırılıklar Özet Başlık Halinde Şu Şekildedir:

Doğal hakim ilkesi ihlal edilmiştir: yargılamayı yapan hakim dosya karar aşamasına geldiğinde Anayasal teminata rağmen görev yeri beklenmedik şekilde değiştirilmiştir.
Hakim ihsas-ı reyde bulunduğundan davadan çekilmesi gerekmekteyken, çekilmemiştir. Tanık Gülşah İnce’nin beyanının alındığı oturumda yargılama makamındaki Hâkimin; “Sözlerin kime yönelik olduğu, muhatabı belli. Tartışmasız. Sayın Süleyman Soylu ‘ya karşı söylendiği belli.” söyleminden sonra ve bu sözlerin tutanağa geçirilmesi istendiğinde, “Hakimler kararlarıyla konuşur. Bu, düşünce” şeklindeki sözleri doğrudan ihsası rey mahiyetindedir.
Savunma hakkı kısıtlanarak esas hakkında mütalaa ve tanık beyanlarına karşı beyanda bulunmak için süre verilmemiş,
Dil bilimci mesleğinden oluşan uzman bilirkişiler dinlenmemiş,

Dosyanın esas hakkında Yargıtay, AYM ve AİHM içtihatlarına açıkça aykırı değerlendirmeler yapılmıştır. Ekrem İmamoğlu’nun, dönemin içişleri bakanı Süleyman Soylu’ya iade ettiği söz, daha önce idari ve adli makamlarca başka vakalarda tartışılmasına ve suç olmadığı yönünde kesin bir hüküm bulunmamıştır. Örneğin, THY Genel Müdürü Hamdi Topçu daha önce bir milletvekiline “ahmak” demiş, bu nedenle yargılanmış ve beraat etmiştir. AKP Milletvekili, Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllarca iletişimini yönetmiş Aydın Ünal bir televizyon kanalında “ahmak” sözünü söylediği için RTÜK tarafından inceleme yapılmış ve “ahmak sözcüğünün incitici dahi olmadığına karar verilmiştir. Bu ve bu yönlü birçok emsal içtihat bulunmasına rağmen, yargılanan Ekrem İmamoğlu olunca yerleşik uygulama terk edilmiştir.
Temel ceza Yargıtay'ın belirlediği ölçütlere aykırı belirlenmiş,
Mükerrer cezalandırma yasağı ihlal edilmiş,
Gerekçeli kararda siyasi yasağa ulaşmak için sistematik bir tutumun gösterildiği anlaşılmış ve yargılama aşamasında sübjektif olarak değerlendirilen ancak gerekçeli kararla birlikte ortaya çıkan sonuçlar şüpheler objektif olarak da doğrulanmıştır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, sanık hakkında takdiri indirim yapıldığı hallerde, temel cezanın alt sınırdan tayini gerekmektedir. Bu amaçla karar gerekçesinde önce takdiri indirim yoluna gidilmediği belirtilerek, cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayinine ortam sağlanmış, suçun alenen işlenmesi dolayısıyla yapılan artırım sonucu, ayrıca zincirleme suç üzerinden artırım yapılırken de yine alt orandan uzaklaşılmıştır.
Hakkında daha önce kesinleşmiş bir yargı kararı olmamasına rağmen varsayım ile kanaat oluşturulmuştur,
Hakaret suçu için daha önce görülmemiş türden bir ceza verilmiştir.

Ahmak Davası Nedir